1 Temmuz 2011 Cuma

Gezgin Moduna Geçiş

Bir türlü gelemeyen baharın ardından yazın ikinci ayı...
Gerçi hala hırkasız çıkılmıyor. Bu sene de böyle napalım...
Benim gibi aşırı sıcağı sevmeyen biri için gayet ideal bir yaz. Kolsuzlarımın, elbiselerimin üstüne bir hırka tamam :) 

Eee temmuz geldi biz de başladık Evliya Çelebi misali gezmeye...
Geçtiğimiz hafta bir türlü gidemediğim Malatya'daydım.
Sonunda Doğu Anadoluya da attım adımımı.


Pazartesiden beri sevgili arkadaşım Sedat için yazmayı planlıyorum bu yazıyı. Bloğu biraz boşladık mı kendisi hemen uyarıyor bizi. Çok mutlu oluyorum takip edildiğimizi hissedince. Yorumlar gelmeyince biz de izlendiğimizin farkında değiliz tabbiki.  Bende onun vefasına bir nebze karşılık vermek için ona gönderiyorum Malatya fotoğraflarımı...


Kendisi bir Malatyalı'dır. Ancak şu anda ülkesinden, memleketinden çok uzaklarda görev yapıyor. Eminim Malatya'sını da çok özlemiştir.

Evinin, okulunun önünden geçtim Sedatçım.  Ancak şaheserin basket potasını göremedim malesef :P
Kanal boyunda yerine tur attım .Kayısı, vişne, içli köfte yemeği de ihmal etmedim tabii. Her yediğim lokmanın ikincisi sana aitti. Sayende bir fil misali döndüm.

Gelelim Malatya gözlemlerime....
Malatya doğunun Parisi olarak adlandırılıyormuş. Hak vermedim desem yalan olur. Ankara'da bile rahat dolaşamadığım elbiselerimle gayet rahat gezdim desem eminim inanmazsınız. Ben inanmazdım çünkü. Ama gidin görün derim. Yıllardır Beyzoş anlatır durur Malatya aşağı Malatya yukarı. Misal Malatya'nın ilçelerini bildiğim kadar Eskişehir'inkileri bilmem heralde :p
Tamam biraz abarttım.  Kabul ;)



Dalından kopardığım vişneler, kayısılar, dutlar muhteşemdi. Bir de Pervin Teyzemin tadına doyulmaz içli köftesi, analı kızlısı, zeytin yağlı yaprak sarmaları.... Tarifi mümkün değil. Sanırım ömrümün sonuna kadar bıkmadan yiyebilirim herbirini.


Malatya ziyaretinin en büyük sebeplerinden biri de .....

Arkası yarın.....Hepsi bir kere de olmaz.
Zeynep

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder