28 Aralık 2011 Çarşamba

Yeni yıl..

Şurda bir iki gün kaldı yeni yıla girmemize,
azcık daha yaş almamıza.
Evde minicik bir kardanadamımız var, renk değiştiren.
Tüm yılbaşı heyecanımız ondan ve cama yapıştırdığımız süslerden ibaret.

Şimdiye kadar yılbaşı hissiyatından bilinçli olarak uzak kalmaya çalıştık galiba.
İşte, işi mantığa vurup kapitalist sistemin ayakları bunlar dedik..
Uçan geyik mi olurmuş dedik..

Ama belki busefer biraz eğlenceye ayak uydurmak lazım.
Yılbaşı hissiyatını evimize barkımıza çekmemiz lazım.
Süslü kükületalar alıp, eğlenmek için ortam yaratmamız lazım belkide..














Aklıma Murathan Mungan'ın şiiri geliyor hep böle yılsonlarında..
'Biterken bir yılın son günleri' die başlayan ve
'biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini '..diye devam eden..

Sağlık, huzur, mutluluk diliyorum yeni yıldan.
Belki evimize küçük bir misafir.
Daha bir kurulu düzen..
Sevdiklerimizle yaşanacak güzel günler..
Ülkem adına sukunet, huzur, daha az kötü haber..
Daha çok 'iyi ki' ler olsun hayatımızda..
'Keşke'ler kıyıda köşede hapis kalsın..
kötüler yerlerinden hiç çıkmasın..
2012 işte güzel rüzgarıyla gelsin hepimize..

12 Aralık 2011 Pazartesi

Tek Bir Cümle

Sabah servisle işe geliyorum. Kitabım ve müziğim eşliğinde servisi kaçırma stresinin bittiği, uyanmaya çalıştığım, güne kendimi hazırladığım dingin ama mutlu anlar....

Kelime oyunları ve okuduğun zaman seni içine alan cümleler. Bunu ben niye düşünemedim ki dedirten cümleler. Düşünürsün de o kelimeleri bir araya getirip o cümleyi kuramazsın. Okursun da daha okumak istemezsin, o cümleyi bir yerlere not etmek, özümsemek istersin, üzerine bir ton cümle sarfedilebilir... Tam da böyle bir cümle...

...Dünyanın en çabuk geçen, geçer geçmez de en hızlı yakalanılan hastalığına sahipti: UMUT.

Ne güzel bir kelime, umut. İnsanı hayata bağlayan, en zor anları dayanılır kılan, ruhunu, bedenini besleyen, seni varlığıyla sarıp sarmalayan bir kelime. Gerçi Hakan Günday'ın bu cümlesi üzerine ne söylenirse yavan kalıyor...

10 Aralık 2011 Cumartesi

Aşure

Kapım çaldı, eski bir komşum elinde kocaman bir kase aşure ile oracıkta duruyordu..
Gözlerim parladı, bizi de hatırlayıp aşure getirdikleri için.
Eskiden yüzüne bakmazdım aşurenin..
İnsan bazı şeylerin kıymetini sonradan anlıyor..
Aşure komşuluğun tatlısı çünkü.
Kendinize 2 kase yapıp da yiyeyim diyeceğiniz bir şey değil.
Tadı ansızın çalan kapı ziliyle çıkan, dayanışmayı 'komşu seni düşündüm' demenin tatlısı..
Sizlerin de kapınıza aşure getireniniz bol olsun öyleyse...