14 Aralık 2010 Salı

Miskinlik yapasım var :)

Günlerden perşembe.
Dinlenemeden kalktım yine puzzle saplantımdan dolayı, boynum ağrıyor. Omuzlarım tutulmuş. İçimden çalışmak gelmiyor. Yorganımın altında miskince yatmak, kitabımı okumak sonra uyuyakalmak istiyorum… Neyse ki yarın Cuma. Ne kadar çabuk geçiyor günler…
Sabahın ilk saatlerinde başladım yazıma çayım ve simidim eşliğinde ama devam etme şansını öğleden sonra bulabildim. İş yerim renklenmeye başladı. Bugünlerde bir telaş içindeyiz. Hande’yle birlikte aramızdan ayrılan dostlarımız için sürpriz hazırlıyoruz. En kısa zamanda sizlerle de paylaşacağım.
***
Yağmur durmaksızın yağıyor, bende bir bezginlik. Halbuki ne çok severim böyle havaları. Güneşli günlerden, baharın çığırtkan enerjisinden daha fazla severim. Ama işte ruhen koyversem de kendimi, biliyorum ki ben hiçbir zaman “bezgin” olamadım. Severim miskinleri. Miskinliğin felsefesini. Ama bir başka meziyet, başka maharet onlarınki.
***
Kemirir ruhumuzu hırslarımız, kariyer, şöhret veya para pul telaşımız. Bir fare gibi sessiz, derinden ve sinsice. Ufak ufak  ısırıklarla kemirir içimizi rekabet duygusu. İktidar iptilası yer bitirir insanı. Bir koltuğa sevdalanmak tüketir adamı. Tuzaklarla doludur bu hayat. Nefsimizin tuzaklarıyla. Düşer düşer çıkarız. Dizlerimiz yara bere içinde. Şair bile olsan bu böyle. Önemli olan nefsin çukurlarına düşmemek değil, düşünce çıkabilmeyi becermektir.
***
… bir tartışmadır gidiyor gırla… her kırılan daha çok kırıyor karşıdakini. Hırpalıyoruz kendimizi, birbirimizi milletçe, memleketçe. Birbirimizden “ötekiler ”yaratıyoruz. Anlamadan dışlıyor, görmeden kapatıyor, tanımadan etmeden sevmediğimize kanaat getiriyoruz. Ha bire farklılıklarımıza yoğunlaşıyoruz, zerre kadar ortak noktamız yokmus gibi davranarak…. Arafta kalanları anlamıyor, öteliyoruz.
Elif Şafak okuyorum bugünlerde, Firarperest.  Yazdıklarım da tam da benim bulunduğum ruh halini anlatan bir bölümden alıntı.
Sevgiyle kalın....
Zeynep

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder