18 Ocak 2011 Salı

Bir parça huzur...

Kışın ortasında açan güneş gibi,
Sıkıntılara üzüntülere de ara verilebiliyor..
Durun ben bir tenefüse çıkıcam,
Yeniden pembe gözlüklerimle bakıcam denebiliyor..

Herşey biraz insanın kendi elinde..
Tospembe bakmak ta melonkolik takılmak ta..
Depresyonun da kendine has bir tadı vardır inkar etmeyelim..
Ürettirir insanı tüketirken..düşünmeye sevk eder..
Yoksa her gün bir elim yağda bir elim balda olsa,
Bu da daraltmazmı bizi, tatminsiz insanı..


















Görmek lazım sadece  ve görmeyi istemek…
Kendi değerlerini..
Sahip olduklarını..
Şükretmek en güzel erdem, yapabilene..

Aysun

13 Ocak 2011 Perşembe

İstanbul'um geldi gene...

Dün akşam çocuk kanalında vapur görüntüleri vardı..
Efe’ye dedim, biz de İstanbul’a  gidip vapura binelim mi ?
İstanbul nerde dedi, kızılay’da mıJ
Gülümsedik ev ahalisi olarak..





















Hayır dedim.. Antalya kadar uzak..
Bineriz bir otobüse, gideriz..
Vapura bineriz illa..
Benim canlarım, yavrukuşlarım dostlarım var orda..
Ada’ya bile gideriz..
















İstanbul’a gitmek lazım, yılda 1-2 kere..





Hem özlem gidermek hem de neden orada yaşanamıyacağı hatırlamak için..



















Favori mekanlara gidip şarj olmak..
Denizi koklamak..





















Özlenen yemekleri tatmak..























İstanbul’un her köşesi benim için yemek demek çünkü..


















Gitmek lazım, arada nefes almak için gitmek lazım…

aysun

7 Ocak 2011 Cuma

Yütfen kar yağsın...

Yütfen kar yağsın..
Efe öle der, lütfen diemez yütfen der..
Kar yağsın, kardanadam yapalım,
Efe’yi karda yuvarlamaca oynalım,
Kardanadamın gözlerine artık evlerimizde olmayan kömür yerine siyah zeytin tanecikleri koyalım..
Kestane höpletelim, yağlarda bizdendir türküsünü çığırarak..
Bembeyaz yerlere ve bembeyaz gökyüzüne bakalım
sanki o karlar bizim ruhumuza yağmış gibi..
Buza dönmüş yolda kayan arabalara bakıp en hain halimizle kıkır kıkır gülelim,
Ve sıcak evin tadını çıkarım, tembelliğimizi kutsayalım..yayalım yayılalım..

Uyuyalım, uyuyalım, uyuyalım..
Takvimleri donduracak kadar uyuyalım,
Kış uykusuna yatan ayılara öykünecek kadar uyuyalım..
Hatta birde takvimler arasında gezinelim, tarihte zıplama makinesi icat edelim
Hop ruhun bahar ayları gibi neşeli cıvıl cıvılmı ozaman mevsiminde bahar olsun,
Giy üstüne incecik kıyafetler, ayağında ince ayakkabılar at kendini sokaklara..
İstanbul gelir hep gözümün önüne bu ruh halinde.
Boğazın kıyılarında dolaş, otur bir denize nazır tepede,gözlerin bayram etsin gönlün şenlensin..
Yok hüzün modundaysan, kutuptaki pengüenlere, dizilerdeki çocuklara üzülüyorsan mevsimlerden kış olsun..
Kış kış demeden önce aç kollarını sanki tüm üşüyenleri kucaklayacakmışsın, arkanda kızılay cadırı varmış hepsini buyur edecekmişsin gibi..

Kar yağsın, bembeyaz..
Aheste aheste süzüle süzüle..
Kocaman tanelerle yağsın..
Herbirini bir melek indirirmiş..
Elimizi açıp yakalayalım o melekleri..gülümseyelim sonra daJ

6 Ocak 2011 Perşembe

30 yaş mektubu....

30 yaş mektubu... Tam oradasın şimdi. Buralara geldiğinde ne olacağını hiç düşünmemiştin. Aynada sende yeni olanın, "büyümüş" olanın ne olduğunu aramaktasın. "30 yaşından sonra aldığın kilolar üzerine yapışır" diyor etraftakiler, böyle düşük kaliteli kaygıların kenarındasın. Belki de onlar haklılar; "aklı başında bir kadın olmak" konusunda düşünmelisin. Bol bol su içip, sigarayı bırakıp, sebze ağırlıklı yemekler pişirip, buzdolabına rejim listeleri yapıştırıp...

Ve falan ve filan... Oysa sana sorsalar, şimdiki gözlerinin farkını söyleyemezsin çocukluk fotoğraflarından! Öyle değil mi? Her kış usturuplu ayakkabılar giyinip, ama her kış eskidenki gibi yuvarlak burunlu, kırmızı çizmeler almayı gizlice planlayan ve hemen vazgeçip bu acayip fikirden zevahiri toplayan...

Ve falan ve filan... Artık yaşını sorduklarında "girdiğini değil bitirdiğini" söylüyorsun sen, ama hala alışamadın buna; acıklı bir yalan atıyorsun hissini çıkaramıyorsun içinden. Sana sorsalar,
dirayetli, basiretli, güçlü-kuvvetli, kafası net, hayatını yoluna koymuş bir kadın olamadan, sel basması gibi sanki, gün almaya başladın otuzundan.

Belki de bütün yıllar içinde, yavaş yavaş değil de tam yaşını düşündüğü anda, aniden yaşlanır insan...

Ece Temelkuran/İçeriden Kıyıdan Konuşmalar


Bugun tam bu duygularla uyandım ... evet 30 um bugun itibariyle... ne kadar kandırsam da kendimi 29,5 diye ... Bugun yaşımı soranlara 29,5 desem de... siz buçukları da mı kutluyorsunzua gülerek cevap versem de..... kabul etsem de etmesem de 30un kapısı dar....
Aslında ne farkediyor ki ha 29 ha 30 ha 31....

bütün gün 30u kabullenemeden geçirdim... 30 yaş bunalımı dedikleri...  her ne kadar her yasın ayrı güzelliği var sözleri dilimize pelesenk olsa da....

akşam saatlerinde işi şebekliğe vurarak herkesi çileden çıkardım... 
Beni aramayanlara neden beni aramıyorsun diye hesap mı sormadım... 
Organziasyonun başında olanları sorguya mı çekmedim...
şantajlar mı yapmadım... 
yüzsüzlüğü ele alarak kendime hediye mi seçmedim... 

Ama niyetim sadece klasikleşen doğum günü süprizlerine biraz hareket katmaktı... Çok ama çok eğlendim...

 30 keyifliymiş... Ne olgunsun ne çılgın ikisinin ortası ... Süper....
bu keyfi bana tattıran herkese çok teşekkür ederim... İyiki varsınıuz....



İyi ki Doğdun Zeynebim :)

Zeynebim,
Komşukarem,
Ailemizin CiciablasıJ
Doğumgünün kutlu olsun canım arkadaşım..

İyi ki bizim apartmana taşındın,
İyi ki başkanlığını değiştirdin
Ve iyi ki bizim hayatımıza girdin..




















Senden çok şey öğrendik,
Bize hep neşe kattın,
Destek oldun yanımızda oldun..

İyi ki doğdun be komşukarem,
İyi ki varsın iyi ki hayatımızdasınJ
Seni çok seviyoruz..

5 Ocak 2011 Çarşamba

İki birden, bir de hiçden iyidir...

Polyana’nın mutluluk oyunu bilmeyen yoktur herhalde.
Bizim kuşağın en sevilen klasiklerinden biridir.
Nasıl bir yer ettiyse hayatımda hep becerebildiğimi düşünürüm bardağı dolu görmeyi, benden daha zor durumda olan insanlardan güç almayı…

İnsan şanslarını görebilmeli hayatta. Sadece şansızlıklarını ya da öyle olduğunu sandıklarını görmek işleri kördüğüme döndürmekten başka neye yarar ki. Hem bunlar gerçekten şanssızlık mıdır? Bilmiyoruz ki…

Eğer ki bizleri dinleyen insanlar varsa…
başkalarının tecrübelerinden tecrübe edilmezse de… kendi tecrübelerini bizimle paylaşan dostlarımız varsa …
ailemiz yanımızdaysa…
hayata daha da sıkı sarılmalı bence.














Kimsenin hayatı kolay değil…

zeynep

4 Ocak 2011 Salı

Efe İşte...

Efe bugün işte..
heryer heryerde,
yanımızda kitaplar oyuncaklar
çizgifilmler
sütler çikolatalar....


ataçlar yük olur,
hepçeler taşır minik kamyona boşaltılır
kantin illa bir gözden geçirilir.
çikolatalar sakızlar cebe atılır..
efe işe geldi,
tüm kurum mecburen paydos etti...
















İki koltuk birleştirildi, Efe'ye yatak oldu..
Bugün de böyle sona erdi :)

3 Ocak 2011 Pazartesi

2010'un mirası...

Bir yıl daha bitti... Yaşlanıyoruz, olgunlaşıyoruz...

2010 benim için güzel bir yıldı. 2010'da yıllardır hayalini kurduğum fotoğraf makinama kavuştum. Sokaklara, parklara, bahçelere atıp kendimi hayatın monotonluğundan kurtuldum. Kendimi buldum. Kimi zaman kaybetmiyor muyuz kendimizi, monotonluk bile tek başına yeterli bir sebep kendini kaybetmek için...



Sabah kalk, işe git eve git, uyu sonra tekrar kalk.....arada bir tatillerle bölünen bir döngü... Öyle ki tatiller bile kendi içinde aynı tempoya sahip... Ama makinam kendimi unutuğum zamanlarda kendimi hatırlammı sağlayan, sahip olduğum en değerli varlığım benim...




Üniversite yıllarında tanıştım bu kara sihirli kutuyla.... Hiç unutmam, yorgunluktan öldüğüm bir okul dönüşü, Eskişehir'imin güzelleşmeye başladığı yıllardı. Her yer kazılıyor... Tramvay inşaatında çalışan işçiler, sabahın köründe sokakları süpüren amcalar, parklarda oturan yaşlı amcalar teyzeler, Odunpazarı'nda odun kıran teyzeler, eski odunpazarı sokakları kadrajıma girerken doğma büyüme Eskişehir'li olmama rağmen dokusundan bihaber olduğum Odunpazarı sokakları bütün yorgunluğumu aldı. 







Karanlık odada objektifimin yansımalarıın çözelti üzerinde oluştuğu anda aldığım haz.... Hala tadı damağımdadır... 




İşte o ünlerden beri bir fotoğraf makinam olsun istedim. ve 2010 bana makinamı verdi. 

2011'den isteğim şudur ki: Bol bol gezip ülkemin güzelliklerini benim gözümle herkese gösterebilmek....Bunun için bol para, bol vakit ve eğlenceli bir ekip... Gerçi ekip hazır :D 

Herkese bol ışıklı bir yıl diliyorum.