4 Şubat 2011 Cuma

Ankara'da bir cuma akşamı....

Farkettim de uzun süre olmus Kızılay'a inmeyeli...
Özlemişim...
Şikayet etsem de seviyorum ben bu şehri...


Bugün FSK'da  sertifika törenimiz vardı.
Kalabalık bir törendi..
Hocam benim sürekli gönderdiğim maillerden  bunalmış olsa gerek, benim inatçı olduğum sonucunu çıkartmış.
Ya da ben biraz geç kalmıştım
galiba konu inatçı fotografçı adaylarıydı.. Tabii bunu törenin ortlarında anlıyorum her fotoğrafçı adayı nedense bir şekilde inatçıydı, benim inatçılık sebebim de maillerimdi...

İzne çıkıncaya kadar uzun süredir makinamı elime almamıştım çok özlemiştim.

Hele fotoğralarını gösteri sırasında izlemek, gerçekten çok keyifliydi :) İnsan bi anda kendi kendini gaza getiriyor, sergi bile açıyor hayalerinde :) belki o günler de gelir belli mi olur.


Bir kahve sohbetinden sonra evlerimize doğru yol alıyoruz.


Otobüste bi anda yazacaklarım aklıma dolanmaya başlıyor ve unutmmak lazım diyerek elimde telefonum not almaya başlıyorum....

Aslında niyetim o sıkıcı otobüs sohbetlerinden uzaklaşmaktı ama ister istemez çevresindekilere kulak veriyor insan.


Ukala bir biletçi, 1,5 saattir otobüs beklemekten isyan eden yolcular, kafa göz kırmaya hazır yolcular....


Biletçi belediyeyi suçluyor M.G'e oy vermeye devam edin abi...
Yolculardan biri bu sene son...
Biletçi tekrar 15 senedir son diyorsunuz abi... Kim oy veriyor o zaman...
Başka bir yolcu adam milletvekili olacak görürüsünüz diyor...
arada biletini alamayan ücretini gönderemeyen sesleri ile bölünüyor sohbet... daha doğrusu yakınma....



birden notlarım yol değiştirmiş...bunları not alırken yakalıyorum kendimi
sohbet iyice çekilmez oluyor...
Neyseki eve gelmek üzereyiz..
Bu sohbete daha fazla dayanamayacagımı düşünüyorum ve durağımı kaçırmamk için toparlanıp düğmeye basıyorum tam inecekken otobüs tekrar hareketleniyor... Allahım bu bir kabus olmalı... İnmeliyim...
Neyseki temiz havayı içime çekince bir kabustan uyanmıs gibi hissediyorum kendimi .


bu şehri sevdiğim konusunda tekrar şüpheler dolaşıyor beynimde...
Benimle birlikte otobüsten inen bir aile  sarkılar söyleyerek karşı kaldırımda ilerliyor.. dönüyor bakıyorum ama onlar da benim baktığımı görünce susuyorlar... aslında ben keyif almıstım....
artık eve varsam iyi olacak. çivi topuklu ayakkabılarım üzerinde zorla evime ulaşıyorum. Komsumun ışıkları yanmıyor bir an kötü hissediyorum kendimi... Nasıl alışıyor insan bir ışığa, bir sese. Ama neyse ki benim ışıklarım yanıyor annem evde kapıyı açıyor bana.

Şimdi, ben bişeyler karalarken o da tv karşısında uyukluyor...


Komşucummm farkettin mi  biz aynı yaşlarda farklı hayatları olan iki kişiyi temsil ediyoruz biri bekar, günü gün eden bir hatun diğeri de evli, düna tatlısı bir Efe sahibi bir anne ...
Sanki tek bir hayat da iki farklı hayatı  bir arada yaşıyor gibi....
Aslında günün konusu buydu... Ama biletçi ve yolcular işte...

Gün bitti artık tatilin son günleri :(
Napalım sayılı gün....
İyi geceler herkese.

Zeynep

1 yorum: