17 Şubat 2012 Cuma

telaş telaş

Çok ihmal ettim blogumu farkındayım. Ama yoğun bir telaş içerisindeyim. Aslında telaşım da lafta. Yapılacak listeleri , alınacak listeleri, hesaplar, kitaplar, vs vs.... İnşallah yakın zamanda icraate geçecez.

İnsan hayatı süprizlerle dolu...
Dibe vurmaya hazırlanırken karşına öyle biri çıkıveriyor ki seni çıkarıveriyor o girdaptan, bi anda planların değişiveriyor. Sevmediğin şehir bir anda dünyanın en güzel şehri oluveriyor.

Ben Komsukarem'in yanına gitmeyi planlarken, en kötü tayin isteyecekken sevgilimle tanıstım ve 3 ayda evlenmeye karar verdik. Aslında ilk ayda onunla evleneceğimi anlamıştım...  Şimdi de plan safhasındayız. İnternet siteleri geziliyor gelinlik, yemek takımı, oturma grubu, mobilya bir dünya ıvır zıvır seçiliyor, düğün tarihi, nişan tarihi, düğün nerde yapılacak derken yeri geliyor bunalıyorsun yeri geliyor mutluluktan hiçbir yere sığamıyorsun. Hiçbiri umrumda değil sevdiğim yanımda ya o bana yeter :)

 Zaman zaman bi oda nikahı yapıverelim ne gereği var ayrıntılara, ailelerimze biz evlendik diyelim diyoruz. Tabii göze alamıyoruz onları üzmeye, onların en büyük hakkı bizim mutluluğumuz görmek. Nihayetinde bizim mutluluğuz onların da tek amacı.

Velhasıl BİZ EVLENİYORUZ.....






16 Şubat 2012 Perşembe

tembel hayvan..

Tembel Hayvan..

tembel hayvan olasım var benim..
mıırr mırr ses çıkartıp, hep uyuyayım, yorulmadan dinlenesim..yavaş yavaş hareket edesim
gözlerimdeki uykuya doyasım var..
hayat ne gam bana diyip, şöle sıcak iklimlerde yayılasım var..
şöle bişi işte tembel hayvan:


( resim www.bluebison.net' ten alınmıştır.)

6 Şubat 2012 Pazartesi

ya sonra...

Gözüme çarpmış seyretmemişim,
antalya'da denk geldi seyrettim.
kelimenin tam anlamıyla hönkür hönkür ağlıyarak..
hele şu sahne yokmu parçaladı içimi.
http://www.youtube.com/watch?v=VAjABLruW_c
çok kadınsal yerler vardı belki beni vuran.
bir erkeğin yapmaması gereken, kadının da her şeye rağmen yaptığı hatalar vardı.
gitmeler gelmeler.

ahhh ahhh kalbimi vuran cümleler..
herkesin içinde biraz arabesk var galiba.
birdaha birdaha seyredip ağlayabilirim bu filmde.
o moduma denk geldi belkide.
bir incir reçeli, bir ya sonra, bir başka bişi, bir içki, bol mendil, bi içmiyceğim sigara, bir balkon, bir kız arkadaş lazım bu filmlere. ..

9 Ocak 2012 Pazartesi

Gün*aydın..

Sevgili Günlük,
sen sen ol bir şehiri sevmek istiyorsan, sabahın erken saatlerinde düş yollara..
O daha hava aydınlanmamış zamanlarında, hafif karanlık.
temiz havayı çek içine, daha doğrusu sabah havasını..
o saatte sokakta olanları gör..
sonra en sıcağından bir poğça al.
tranvaya bin sonra gel yanıma, bir kahve ısmarlıyım sana.
sabahın köründe içileninden.
fonda en alakasızından ama en enerjikinden bir şarkı olsun.
öle başla güne..

http://www.youtube.com/watch?v=4gQrMSPsG9c

28 Aralık 2011 Çarşamba

Yeni yıl..

Şurda bir iki gün kaldı yeni yıla girmemize,
azcık daha yaş almamıza.
Evde minicik bir kardanadamımız var, renk değiştiren.
Tüm yılbaşı heyecanımız ondan ve cama yapıştırdığımız süslerden ibaret.

Şimdiye kadar yılbaşı hissiyatından bilinçli olarak uzak kalmaya çalıştık galiba.
İşte, işi mantığa vurup kapitalist sistemin ayakları bunlar dedik..
Uçan geyik mi olurmuş dedik..

Ama belki busefer biraz eğlenceye ayak uydurmak lazım.
Yılbaşı hissiyatını evimize barkımıza çekmemiz lazım.
Süslü kükületalar alıp, eğlenmek için ortam yaratmamız lazım belkide..














Aklıma Murathan Mungan'ın şiiri geliyor hep böle yılsonlarında..
'Biterken bir yılın son günleri' die başlayan ve
'biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini '..diye devam eden..

Sağlık, huzur, mutluluk diliyorum yeni yıldan.
Belki evimize küçük bir misafir.
Daha bir kurulu düzen..
Sevdiklerimizle yaşanacak güzel günler..
Ülkem adına sukunet, huzur, daha az kötü haber..
Daha çok 'iyi ki' ler olsun hayatımızda..
'Keşke'ler kıyıda köşede hapis kalsın..
kötüler yerlerinden hiç çıkmasın..
2012 işte güzel rüzgarıyla gelsin hepimize..

12 Aralık 2011 Pazartesi

Tek Bir Cümle

Sabah servisle işe geliyorum. Kitabım ve müziğim eşliğinde servisi kaçırma stresinin bittiği, uyanmaya çalıştığım, güne kendimi hazırladığım dingin ama mutlu anlar....

Kelime oyunları ve okuduğun zaman seni içine alan cümleler. Bunu ben niye düşünemedim ki dedirten cümleler. Düşünürsün de o kelimeleri bir araya getirip o cümleyi kuramazsın. Okursun da daha okumak istemezsin, o cümleyi bir yerlere not etmek, özümsemek istersin, üzerine bir ton cümle sarfedilebilir... Tam da böyle bir cümle...

...Dünyanın en çabuk geçen, geçer geçmez de en hızlı yakalanılan hastalığına sahipti: UMUT.

Ne güzel bir kelime, umut. İnsanı hayata bağlayan, en zor anları dayanılır kılan, ruhunu, bedenini besleyen, seni varlığıyla sarıp sarmalayan bir kelime. Gerçi Hakan Günday'ın bu cümlesi üzerine ne söylenirse yavan kalıyor...

10 Aralık 2011 Cumartesi

Aşure

Kapım çaldı, eski bir komşum elinde kocaman bir kase aşure ile oracıkta duruyordu..
Gözlerim parladı, bizi de hatırlayıp aşure getirdikleri için.
Eskiden yüzüne bakmazdım aşurenin..
İnsan bazı şeylerin kıymetini sonradan anlıyor..
Aşure komşuluğun tatlısı çünkü.
Kendinize 2 kase yapıp da yiyeyim diyeceğiniz bir şey değil.
Tadı ansızın çalan kapı ziliyle çıkan, dayanışmayı 'komşu seni düşündüm' demenin tatlısı..
Sizlerin de kapınıza aşure getireniniz bol olsun öyleyse...